Ana SayfaKürsüKüresel Anti-Emperyalizmden Karahindiba Savaşçılarına: 1950'den 2024'e Çin'in Filistin ile Dayanışması

Küresel Anti-Emperyalizmden Karahindiba Savaşçılarına: 1950’den 2024’e Çin’in Filistin ile Dayanışması

Mondoweiss, 30 Mart 2025

Çin’in Filistin’e yönelik dış politikası, iki dönem arasındaki kopukluğu yansıtmaktadır: Filistin’in kurtuluşuna yönelik devrimci Maoist destek ile İsrail’i hoş gören daha yeni “dengeli yaklaşım”. Ancak Gazze’deki soykırım, yeni bir yolun açılmasına neden olabilir.

Küresel Anti-Emperyalist Mücadelenin Öncü Gücü

1955’ten 1976’ya Çin’in Filistin Mücadelesine Bakışı

Çin, 1950’lerden 1970’lere kadar “Filistin-İsrail çatışması” konusunda diplomatik tutumunu en dramatik şekilde değiştiren birkaç ülkeden biridir. Sadece 20 yıl içinde, Çin Halk Cumhuriyetinin (ÇHC) resmi dış politikası, 1950’de İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmaya çok yakın bir noktadan, 1960’lar ve 1970’lerde, İsrail devletinin meşruiyetini reddetmeye kadar dramatik bir şekilde değişmiştir. Bu makalede göstermeye çalıştığım gibi, Maoist dönem, özellikle 1955’ten 1976’ya kadar, Çin’in Filistin kurtuluş hareketine diplomatik desteğinin temelini oluşturmuştur ve bu miras, bugün Çin’in Filistin konusundaki resmi tutumunu yönlendiren ana faktörlerden biri olmaya devam ediyor.

Çin Mao döneminde, 1950’den 1976’ya kadar, Filistin meselesine ilişkin anlayışını giderek derinleştirdi ve sonunda Filistin mücadelesinin sömürgecilik ve emperyalizme karşı bir ulusal kurtuluş hareketi olduğuna karar kıldı. Bu dönemde Çin Halk Cumhuriyeti, diplomatik destek, finansman ve hatta askeri eğitim sağlayarak Filistin silahlı mücadelesine olan dayanışmasını göstermekle kalmadı, aynı zamanda Filistinli ve Çinli diplomatlar ve entelektüeller arasında çeşitli kültürel değişim programları da başlattı. İç politika açısındansa, bu dönemde Çin Halk Cumhuriyeti, halkın zihninde Filistin yanlısı dayanışmayı güçlendirmeyi amaçlayan kapsamlı bir iç propaganda ve eğitim kampanyası başlattı.

Mao döneminin sonundan itibaren Çin, İsrail ile ikili ilişkilerini, özellikle ekonomik bağlarını giderek derinleştirdi. Çin’in Filistin’in kurtuluşunu destekleme rolü, sadece marjinalleşmekle kalmadı, önceki konumlara kıyasla önemli ölçüde geriledi. Ancak 1950’ler-1970’lerde Filistin yanlısı siyasetin önemi, Çin devletini yönlendiren bir denge unsuru olarak geçerliliğini hâlâ korudu; Çin-Filistin dayanışmasının bu tarihi mirası, Gazze’de devam eden soykırım sırasında Çinli gençler tarafından yeniden keşfedildi ve canlandırıldı.

Bu nedenle, Çin’in Filistin ile dayanışma hareketinin incelikli dinamiklerini ve Çin’in Gazze’de devam eden soykırıma tepkisini gerçekten anlamak için, sadece Çin’in Filistin mücadelesine ilişkin algısının evrimini değil, aynı zamanda Maoist Çin’in diplomatik kanallar ve iç propaganda ve eğitim kampanyaları aracılığıyla Filistin hareketi ile dayanışma ağları kurma çabalarını da sistematik bir şekilde incelemek istiyorum.

Sovyetler Birliğinin güçlü etkisi altında yeni kurulan Çin Halk Cumhuriyeti, İsrail’i sol eğilimli bir ulusal burjuva hükümeti tarafından yönetilen bir sömürge sonrası devlet olarak görüyordu ve bu nedenle İsrail’i tanımaya açıktı (Shichor 1979:22). 9 Ocak 1950’de İsrail dışişleri bakanı, Çin başbakanı Zhou Enlai’ye bir mektup göndererek ÇHC’yi tanıdı ve böylece İsrail “ÇHC’yi tanıyan ilk Ortadoğu devleti” oldu (Shichor 1979:21). Bu haber, 17 Ocak 1950’de Çin’in resmi gazetesi People’s Daily‘de (Halkın Günlüğü) Çin’in diplomatik bir başarısı olarak yayınlandı (“Yiselie afuhan” 1950). Arap Birliği ise Ağustos 1950’de Çin Halk Cumhuriyetini tanımama konusunda bir konsensüs sağladı ve bu, Çin Halk Cumhuriyetinin İsrail’e yönelik olumlu görüşünü daha da güçlendirdi (Harris 1993:80).

Ancak, bu kısa süreli karşılıklı tanıma, Çin’in Ekim 1950’de Kore Savaşına girmesiyle ortadan kalktı. ABD’yi kızdırmamak için İsrail hükümeti, Çin ile resmi ilişkiler kurma planını erteledi (Shai 2019:94). İsrail hükümetinin Kore Savaşı sırasında Birleşmiş Milletler’de Batı’nın yanında yer alması, Çin tarafının İsrail’i sol eğilimli olarak gören hayallerini yok etti ve Çin karşılıklı tanıma konusunu yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı.

Birkaç yıl sonra, 1955’te, Bandung’da ilk Asya-Afrika Konferansı düzenlendi. Bu konferansta Çin, Arap liderlerle ilişkilerini geliştirme fırsatı bulurken, İsrail, Arap devletlerinin ve Filistin ile tarihi dostluğu olan Müslüman çoğunluklu Endonezya’nın şiddetli muhalefeti nedeniyle konferanstan dışlandı. Zhou Enlai, başlangıçta bu sömürge sonrası devletler konferansına İsrail’in de dahil edilmesini önerdi, ancak Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır ve Suriye delegasyonu temsilcisi ve gelecekteki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) başkanı Ahmed Şukayri ile uzun bir tartışmanın ardından, Zhou, Arap halkının anti-emperyalist mücadelesini desteklemenin Çin için bir öncelik olduğu sonucuna vardı (Shindler 2014:110). Yahudi Telgraf Ajansının 22 Nisan 1955 tarihli bir raporuna göre, Zhou Arapları destekleyen güçlü bir açıklama yaptı ve “yabancı müdahale olmasaydı, Filistinli Arapların trajedisi yaşanmazdı” (“Anti-Israel Resolution” 1955: 61) dedi.

ÇHC, İsrail ile diplomatik ilişkilerini azalttı, ancak 1950’lerde İsrail’i tamamen gayrimeşru bir varlık olarak görmedi. Mart 1956’da, Süveyş Krizi öncesinde, Halkın Günlüğü gazetesi İsrail Komünist Partisinin (İKP) bir açıklamasını aktararak, “İsrail halkının çoğunluğunun” Batı ile sosyalist blok arasında “bağımsız, barışçıl ve tarafsız bir dış politika”dan yana olduğunu iddia etti (“Yigong zhuzhang” 1956); Eylül ayında Halkın Günlüğü, İKP’yi tekrar alıntılayarak “İsrail halkı, İngiliz, Fransız ve Amerikalı milyarderler için kendilerini riske atmak istemiyor ve atmamalı” (“Yiselie renmin” 1956) iddiasında bulundu. Bu, Çin Halk Cumhuriyetinin Arap devletleriyle ilişkilerini İsrail ile ilişkilerinin önüne koymaya karar vermiş olmasına rağmen, İsrail’i kendini bütünüyle Batı blokuna teslim etmeme potansiyeli olan meşru bir devlet olarak gördüğünü göstermektedir. Çin Komünist Partisinin (ÇKP) bu dönemde İKP ile kurduğu parti düzeyindeki ilişki de, ÇHC’nin o dönemde anti-Siyonist bir tutum sergilemediğini göstermektedir. ÇHC’nin İsrail algısı, yalnızca İsrail ve Arap devletlerinin Batı ile ilişkilerine göre belirlenmekteydi ve Siyonistlerin Filistin’i sömürgeleştirdiğini anlama ve kabul etme üzerine kurulmamıştı.

Ancak 1956 Savaşı, Çin’in İsrail’e bakışını temelden değiştirdi. 1956’dan itibaren Çin, İsrail’i Üçüncü Dünyanın kurtuluşunu ve küresel sosyalist hareketi tehdit eden Batı emperyalizminin “köpeği” olarak görmeye başladı. 29 Ekim 1956’da İsrail, İngiltere ve Fransa ile işbirliği içinde Sina’yı işgal etti. İsrail’in İngiltere ve Fransa ile ortak askeri operasyonu, Çin Halk Cumhuriyetinin İsrail’i Mısır’a karşı bir saldırgan olarak görmesine neden olmakla kalmadı, daha da önemlisi, Çin Halk Cumhuriyetinin İsrail’i Batı emperyalistlerinin bölgesel müttefiki olarak nitelendirmesine yol açtı. 1 Kasım 1956’da, Halkın Günlüğü ilk kez İsrail’i “Batı sömürgecilerinin satranç tahtasındaki gönüllü küçük piyon” olarak doğrudan kınadı (“Buxv fanghuo” 1956). 7 Kasım’da Çin hükümeti, İngiltere, Fransa ve İsrail’den “Mısır’ı işgal eden tüm askeri güçleri derhal geri çekmelerini ve Mısır’a yönelik saldırgan savaşı durdurmalarını” talep eden bir bildiri yayınladı ve Çin’in yakında Mısır’a yardım göndereceğini duyurdu (Guoji guanxi 1958:278). 1956 Süveyş Krizinden sonra Çin’in dış politikası tek taraflı olarak Arap yanlısı hale geldi. Çin, diplomatik söylemlerinde paylaşım planına verdiği desteği bıraktı, İsrail’i Arap devletlerini işgal ettiği için açıkça eleştirdi ve Filistin halkının silahlı mücadele hakkını açıkça destekledi.

Çin-Sovyet ayrılığıyla birlikte (Çin’in Marksizmin yorumlanması konusunda Sovyetler Birliği ile yaşadığı ideolojik anlaşmazlık, sonunda iki devlet arasında yoğun bir diplomatik ve hatta askeri çatışmaya dönüşmüştü) Çin’in dış politikası Sovyetler Birliğininkinden daha da radikal hale geldi. 1957’de Moskova’da düzenlenen Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısında, Çin Devlet Başkanı Mao Zedong, Kruşçev’in kapitalist blokla “barış içinde bir arada yaşama” fikrine açıkça karşı çıktı ve kapitalist devletlere karşı silahlı mücadeleyi savundu (“Sugong” 1997: 15). Ocak 1958’de Mao, “sürekli devrim”i Çin hükümetinin yol gösterici düşüncelerinden biri olarak resmen ilan etti (“Gongzuo” 1995:45). “Devrimci diplomasi” ilkesinden hareketle Çin, tüm dünyada, özellikle de Üçüncü Dünyada sömürgecilik, emperyalizm ve feodalizme karşı ulusalcı ve sosyalist hareketleri aktif olarak destekledi.

Çin Halk Cumhuriyetinin algısına göre, Araplar ve İsrailliler arasındaki bölgesel çatışma, sosyalist blok ve Üçüncü Dünya’nın Batı emperyalizmine karşı mücadele etmek için bir araya geldiği bir sahne haline gelmişti. Çin liderliği, Vietnam Savaşı ve Tayvan Boğazı çatışması gibi Doğu Asya’daki meselelerle daha çok ilgilenirken, Filistin toprakları Batı emperyalizmine baraj oluşturan uzak bir “sınır” olarak anlaşılıyordu. Onlar, “sınır”daki mücadelenin sonucunun Çin Halk Cumhuriyetinin güvenliğini etkileyebileceğine inanıyorlardı. Örneğin, Çin Başbakanı Zhou Enlai, Arap devletlerinin emperyalizme karşı “hem Afrika’yı hem de Asya’yı koruyan” önemli bir cephede yer aldığını savunarak, Arap anti-emperyalist mücadelelerinin dünyadaki benzersiz rolünü vurgulamıştı (An, 2008:4). Mart 1965’te Mao Zedong da Çin’e gelen ilk FKÖ heyetine şunları söyledi:

Emperyalizm Çin ve Araplardan korkuyor. İsrail ve Formosa [Tayvan] Asya’daki emperyalizmin üsleridir. Siz ön kapısınız, biz ise arka kapıyız. Sizin için İsrail’i, bizim için Formosa’yı yarattılar. Batı bizi sevmiyor, bu gerçeği anlamalıyız. Arapların Batı’ya karşı savaşı, İsrail’e karşı savaştır (Shindler 2014: 111).

Ayrıca, İsrail’in 1956 ve 1967 savaşlarında kazandığı zafer, Çinlileri bu çatışmada Arapların daha zayıf taraf olduğuna ikna etti. Batı destekli bir sömürge devleti tarafından işgal edilen Filistinlilerin deneyimi, Çinlilere “yabancılar tarafından işgal edilme, saldırıya uğrama ve aşağılanma” şeklindeki kendi tarihsel travmalarını hatırlattı ve böylece bir dayanışma duygusu oluştu (Cooley 1972: 20).

Çin’in radikal Maoist ideolojisi, Filistin topraklarının küresel rekabetin “sınır bölgesi” olarak algılanması ve Çin’in kendi tarihsel travmasından kaynaklanan Filistinlilere duyulan sempati nedeniyle, Çinliler İsrail’i büyük ölçüde ABD’nin bölgedeki uluslararası çıkarlarının “köpeği” olarak görüyorlardı. 1966’da Çin Kültür Devrimi ile birlikte, Mao’nun kitlesel seferberlik ve siyasi ayaklanmalar yoluyla Çin toplumundaki kapitalist, geleneksel ve bürokratik unsurları radikal bir şekilde ortadan kaldırmayı amaçladığı on yıllık siyasi kampanya başlatıldı. Çin hükümetindeki radikal fraksiyon, Çin diplomasisi üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmaya başladı. Böylece Çin’in İsrail’e yönelik tutumu, Çin’in İsrail devletinin temel meşruiyetini sorguladığı en radikal aşamaya evrildi.

1965 yılında, 1958’den beri Çin Komünist Partisi (ÇKP) başkan yardımcısı olan ve Mao’nun halefi olarak atanan Lin Biao, Mao’nun “halk savaşı” teorisinin temel özelliklerini tanımladı ve Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki tüm ezilen halkların “ABD emperyalizmi ve onun tüm köpeklerine” karşı “halk savaşı” taktiklerini kullanması gerektiğini savundu (Lin 1965: 22). Maoist “halk savaşı” teorisi, Çin’in Filistin dahil tüm dünyada gerilla savaşını coşkuyla desteklemesine yol açtı. Filistin gerilla güçleri, “halk savaşı”nın ideal modeli haline geldi. FKÖ liderleri bu övgüyü memnuniyetle kabul ettiler ve Çin’den daha fazla destek almak için kendilerini Üçüncü Dünya gerilla savaşının öncüleri ve Mao’nun teorilerinin öğrencileri olarak göstermeye çalıştılar. Örneğin, 21 Mart 1970’te Pekin’i ziyaret eden Başkan Yaser Arafat liderliğindeki FKÖ heyetinin tamamı, uçaktan inerken ellerinde Mao’nun Küçük Kırmızı Kitabı‘nın kopyalarını tutuyordu ve bu Çinli meslektaşlarında sevinçli tepkiler uyandırmayı başarmıştı (Balesitan renmin bisheng 1972. Film. 20:01).

Mao’nun 20 Mayıs 1970’te yaptığı, “Filistin ve diğer Arap halklarının İsrail saldırganlarına karşı mücadeleleri”ni teşvik eden ünlü konuşmasından sonra (Mao 1970), Çin Halk Cumhuriyetinin İsrail ile ilgili resmi söylemi tamamen olumsuz hale geldi ve İsrail resmi olarak “ABD emperyalizminin Ortadoğu’yu işgal etmek için kullandığı bir üs” olarak nitelendirildi (Balesitan renmin bisheng 1972: 01:56). Dahası, Filistin halkını destekleyen Çin sloganları son derece savaşçı bir hal aldı ve silahlı mücadeleyi ve Siyonist devletin yok edilmesini teşvik etmeye odaklandı: “Bunu barışçıl yollarla çözmeyin, teslim olmak için diz çökmeyin, kesinlikle hayır!” (Balesitan renmin bisheng 1972: 23:38). Bu dönemde Çin hükümetindeki muhtemelen en ılımlı diplomat olan Zhou Enlai bile İsrail’i doğal olmayan bir devlet olarak görüyordu. Örneğin, ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile yaptığı görüşmede Zhou, “Böyle bir ülkenin bu şekilde kurulmasının, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından bu yana meydana gelen çok ilginç ve tuhaf bir fenomen olduğu söylenmelidir” (“Memorandum” 1973:148) demişti.

1965’ten 1976’da Kültür Devriminin sonuna kadar, Çin Halk Cumhuriyetinin Filistin tarihine ilişkin resmi anlatısı tamamen anti-Siyonist bir hale geldi. 1950’lerde Sovyetlerin bölünmeyi desteklemesini “adaletli bir tutum” (Xu 1950: 67) olarak gören pozisyondan bir hayli uzaklaşıldı ve 1973 yılında Filistin meselesi üzerine yazılan ve sadece hükümet yetkilileri tarafından kullanılmak üzere hazırlanan bir Çin kitabında, “İsrail işgalcileri”, “ABD emperyalist işgalinin satranç tahtasındaki küçük bir piyonu” olarak nitelendirildi. Ayrıca “Sovyet revizyonizmi ve sosyalist emperyalizm” de İsrail saldırganlığını koruduğu, şımarttığı ve kabul ettiği için kınandı (Institute on the Religion of Islam of Northwest University 1973: 42).

1971 yılında, Birleşmiş Milletler Çin delegasyonu başkanı Qiao Guanhua, “Ortadoğu sorununun özü”nü “İsrail Siyonizminin, süper güçlerin desteği ve göz yummasıyla Filistin halkına ve diğer Arap halklarına karşı işlediği saldırganlık” olarak tanımladı ve sorunun kökünü ABD’nin İsrail’e verdiği destek ve Sovyetlerin “rıza”sı olarak nitelendirdi (Cooley 1972: 19). 1964 yılının Mart ayında Pekin’i ziyaret eden Afro-Asya Halkları Dayanışma Örgütünün iki Filistinli temsilcisi olan Muhammed Halil ve Muhammed Rıfat’a göre, Çinli yetkililer onlara özellikle “Çin’in, Rusya gibi İsrail’in kurulması yönünde oy kullanmış olmanın utancını taşımadığını” (Cooley 1972:24) belirterek, Çin’in İsrail’in kurulmasını modern çağın gayrimeşru bir sömürge projesi olarak algıladığını ortaya koydu.

Çin Halk Cumhuriyetinin güçlü Arap yanlısı tutumu, 1973 Savaşı sırasındaki tavrından da anlaşılabilir. 23 Ekim’de Qiao Guanhua, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde oldukça savaşçı bir konuşma yaptı ve bu savaşı “Mısır, Suriye ve Filistin halklarının ve ordularının işgalcilere karşı savaşarak işgal altındaki toprakları geri aldıkları kutsal bir savaş” olarak nitelendirdi. Aynı zamanda “Mısır, Suriye ve Filistin halklarının işgal altındaki topraklarını geri almak için istedikleri her türlü önlemi almaları haklıdır, oysa İsrail’in yaptığı en ufak bir provokasyon bile suç teşkil eder” dedi (“Zaianlihui” 1973).

1960’lar ve 1970’lerde Filistin’e verilen destek, devletin diplomatik düzeyiyle sınırlı kalmadı. Bunun yerine, Çinli liderler Filistin’i destekleyen söylemleri, toplumun kültüründe yer edecek şekilde, bilinçli olarak kurumsallaştırdılar. İlk ve en doğrudan yol, kitlesel gösterileri teşvik etmekti. Çin hükümeti tarafından 1971 yılında yapılan “Filistin Halkı Kazanacak” adlı propaganda belgeselinde de görüldüğü gibi, Çin devleti sık sık Pekin’deki Filistin, Birleşik Arap Cumhuriyeti (Mısır) ve Suriye büyükelçilikleri önünde dayanışma ifade etmek için kitlesel gösteriler düzenledi. İkinci yol, Çin halkını eğitmek ve işçi sınıfını Filistin meseleleri hakkında bilgi edinmeye ve yazmaya teşvik etmekti. Örneğin, yukarıda bahsedilen kısa belgesel, Çin’deki sinemalarda sık sık gösterildi, transkripti de yayınlandı ve Çin’in büyük şehirlerindeki kütüphanelerde yaygın olarak dağıtıldı. Ayrıca, bu dönemde Ortadoğu meseleleriyle ilgili birçok kitap yayınlandı ve bu kitapların tümü güçlü anti-Siyonist tarihsel görüşü pekiştiren etkiler yaptı. Kültür Devrimi sırasında devlet, Çin’deki fabrika işçilerini, Marksist teori ve çağdaş siyaset üzerine araştırma yapmak üzere işçi teorisyen grupları kurmaya teşvik etti. Örneğin, Wuhan Ağır İş Makinesi Takımları Fabrikasının işçi teorisyen grubu, Orta Çin Normal Üniversitesinden tarih profesörleri ile işbirliği yaparak, 1976 yılında Çin’in devlete bağlı en saygın yayıncılarından biri tarafından yayınlanacak olan The Origin and the Development of the Palestinian Issue (Filistin Sorununun Kökeni ve Gelişimi) başlıklı akademik bir kitap yazdı.

Filistin ile dayanışma, 1960’lar ve 1970’lerde Çin edebiyatının ve entelektüellerinin de odak noktasıydı. Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) birçok özgürlük savaşçısı Çin askeri akademilerinde eğitim alırken, birçok Filistinli diplomat ve entelektüel de Çin üniversitelerinde okuyor, Çin üniversitelerinde Arapça profesörü veya çevirmen olarak çalışıyor ve sık sık Çin’e etkinlikler için davet ediliyordu. Gassan Kenefânî’nin eserleri Çinceye çevrildi ve Çin’de yaygın olarak dağıtıldı. Kenefânî, 1965 yılında Çin’e davet edildi ve şiir sevgisiyle tanınan Mareşal Chen Yi tarafından sıcak bir şekilde karşılandı. Filistin Yazarlar ve Gazeteciler Genel Birliği Başkanı Abu Salma’nın şiirleri 1964 yılında Çin’e tanıtıldı ve “Mao Zedong’un Gülümsemesi” adlı ünlü şiirinde “Aynı mücadeleyi verdik. Aynı acıları çektik… Mao’nun gülümsemesi ufukta belirdiğinde, dünyanın gökyüzü kilometrelerce berraklaşır” dizeleriyle yazdığı şiir, Çin’de büyük ilgi gördü. 1975 yılında, devlete bağlı Renmin Wenxue Chubanshe (Halk Edebiyatı Yayınevi), Filistinli fedailer tarafından yazılan şiirlerin yanı sıra Çinli işçiler ve entelektüeller tarafından yazılan Filistin’i öven şiirlerin derlendiği Filistin’in Savaş Şiirleri adlı bir kitap yayınladı.

İlginç bir şekilde, Filistin silahlı mücadelesi 1970’lerde Çin’de bir çocuk kitabı türü bile yaratmıştı. 1971’de Guangdong’da devlete bağlı bir yayınevi, The Waving Flag of Combat (Savaşın Dalgalanan Bayrağı) adlı bir çocuk çizgi romanı hazırlayıp yayınladı. Hikâyenin kahramanı Talat, “işgal altındaki topraklarda İsrailli işgalcilere karşı bir operasyon başlatmayı” planlayan Filistinli bir gerilla savaşçısının oğludur. Talat’ın on üçüncü doğum gününün sabahı, babası ona doğum günü hediyesi olarak Filistin’den bir kavanoz toprak getireceğine söz verir. Beklemek yerine, Talat o gün gerilla gücüne katılır ve her zaman hayalini kurduğu doğum günü hediyesini alır: Gerilla gücü İsraillileri tamamen yenilgiye uğratır ve Filistin bayrağı kurtarılan topraklarda dalgalandırılır.

Bir yıl sonra, 1972’de, aynı yayıncı Little Hero Qassam (Küçük Kahraman Kassam) adlı başka bir çocuk çizgi romanı yayınladı. Bu hikâyede, 1967 savaşında babası İsrailliler tarafından öldürülen ve bu nedenle mülteci olarak Amman’a kaçmak zorunda kalan Filistinli çocuk küçük Kassam, on dört yaşında gerilla gücüne katılır. Eşyalarını bir eşeğin sırtında taşıyan sıradan bir çocuk kılığına giren küçük Kassam, İsrail askerlerini akıllıca gerilla güçlerinin pususuna çekerek İsrail ordusunun bir kalesini yok eder. Bu çizgi roman o kadar popüler oldu ki, 1973 yılında küçük Kassam’ın hikâyesi, Heilongjiang eyaletinde bulunan başka bir devlete bağlı yayınevinin sanatçıları tarafından resimlerle süslenmiş uzun bir şiir olarak yeniden yaratıldı.

Mao döneminin Çin edebiyat geleneğine aşina olanlar, Talat ve Kassam’ın imgelerinin büyük ölçüde Wang Eerxiao veya Küçük Asker Zhang Ga gibi Çinli kurgusal karakterlerin imgelerinden etkilendiğini kolayca görebilirler. Her ikisi de, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon işgaline karşı gerilla savaşına katılan Çinli çocukların gerçek prototiplerine dayanan kurgusal keşifçi gerilla savaşçılarıdır. Mao döneminde “edebiyat ve sanat işçisi” olarak anılan Çinli sanatçılar, Çin’in kendi tarihsel deneyimini yansıtan edebi ve sanatsal Filistinli özgürlük savaşçısı imgeleri hayal etmek ve yaratmak suretiyle, Filistinle dayanışmanın tohumlarını Çin halkına yaydılar. 1966-1976 döneminde bıraktıkları miras, bugün hâlâ Çinli gençler arasında Filistin yanlısı duyguların temelini oluşturmaya devam ediyor.

Savaşın Dalgalanan Bayrağı’nın kapak sayfası
Sol tarafta, Mao’nun 1970 yılında yaptığı ünlü konuşmasından alınan, dünyaya ABD-İsrail saldırganlığına karşı Filistinlilerle birlik olma çağrısında bulunduğu bir alıntı yer alıyor. Sağ tarafta ise kapak sayfası bulunuyor.
Küçük Kahraman Kassam’dan alıntı. Şiir şöyle diyor:
“Filistin’in uçsuz bucaksız topraklarında
mücadelenin rüzgârları ve gök gürültüsü yükseliyor.
On milyonlarca küçük Kassam babası
ve kardeşleriyle birlikte silahını eline alıyor ve
İsrail işgalcilerini tamamen yenilgiye uğratmaya yemin ediyor.”
Küçük Kahraman Kassam’dan alıntı. Şiir şöyle diyor:
“O aptal düşman askerleri karşı ateş açmaya çalıştığında,
kahraman gerilla gücümüz zaten oradan ayrılmıştı.
Kutsal anavatanımızı savunmak için silahlarımızı, bilgeliğimizi ve cesaretimizi kullanıyoruz.
Zafer sonsuza dek adil Filistin’e ait olacak.”

Devrimci Geçmiş ile Ticaret Odaklı Günümüz Arasında

1980’lerden Günümüze Çin’in Filistin’e Yönelik Dış Politikası

Mao’nun 1976’da vefatının ardından Kültür Devrimi, ÇKP içindeki eski nesil ılımlı kanadın, daha sonra küçültücü biçimde “dörtlü çete” olarak adlandırılan radikal sol kanadın liderlerine karşı gerçekleştirdiği bir darbeyle sona erdi. Deng Xiaoping, reformcuların lideri olarak, parti içindeki gücünü pekiştirmek için iki yıl uğraştı. 1978’de Deng, ÇKP’nin ünlü 11. Merkez Komitesi 3. genel kurul toplantısını başarıyla gerçekleştirdi ve bu, Deng’in “reform ve açılım” politikasının başlangıcı oldu. Deng’in 1988’de Etiyopya lideri Mengistu Haile Mariam ile yaptığı görüşmede belirttiği gibi, Çin hükümetine rehberlik eden ilke “sınıf mücadelesinden ekonominin geliştirilmesine” (Deng 1988) kaydı.

Diplomasi açısından bu değişim, küresel devrimleri desteklemenin artık Çin’in resmi diplomasisinin gündeminde yer almadığı anlamına geliyordu ve 1980’in başlarına gelindiğinde, Deng, Çin’in Güneydoğu Asya, Afrika, Latin Amerika ve Güney Avrupa’daki komünist gruplara yardımını zaten bir süredir durdurmuştu. Çin, ekonomik kalkınması için Batı’dan yabancı yatırım çekmeye çalışırken, anti-emperyalist mücadelelere verilen destek de Çin dış politikasında giderek marjinalleşti. Çin, kapitalist blokun daha fazla üyesiyle diplomatik ilişkiler kurma olasılıklarını yeniden değerlendirmeye başladı ve İsrail de bu ülkeler arasındaydı.

Bu dönemde değişen uluslararası atmosfer de Çinliler üzerinde önemli bir etki yarattı. 1977 yılında Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat, İsrail Knesset‘indeki konuşmasını yaptı ve güçlenen Mısır-İsrail ilişkileri, Çinlileri, çözümsüz görünen “Arap-İsrail çatışması”nın sona ermiş olabileceğini düşünmeye itti. Bu algının etkisiyle Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı He Ying, Temmuz 1980’de kamuoyuna, Çin’in Filistin meselesine ilişkin yeni tutumunun “Ortadoğu’daki tüm devletlerin bağımsızlık ve var olma hakkına sahip olduğu” ilkesine dayandığını açıkladı. Bu açıklama, Çin’in 1960’lardan 1970’lere kadar sürdürdüğü, silahlı mücadeleyi ve Siyonist rejimin yıkılmasını destekleme politikasının sonu anlamına geliyordu. Çin, İsrail devletinin varlığını, zorunlu olarak Filistin devletinin varlığına zıt olarak görmemeye başladı. Aralık 1982’de, ÇKP Genel Sekreteri Hu Yaobang, Ürdün Kralı Hüseyin’e Arap devletlerinin “Filistin halkının ulusal haklarına saygı göstermesi ve bu hakları iade etmesi, aynı zamanda İsrail halkının barış içinde yaşama hakkını tanıması” gerektiğini ifade etti. Aynı ay, Mısır ziyareti sırasında Çin Başbakanı Zhao Ziyang, İsrail’in “işgal altındaki Arap topraklarından çekilmesi” ve “Filistinlilerin devletlerini yeniden kurmaya yönelik meşru haklarını iade etmesi” şartıyla Çin’in İsrail’in “var olma hakkını” tanımaya hazır olduğunu yeniden açıkladı.

Eylül 1988’de Çin Dışişleri Bakanı Qian Qichen, Ortadoğu meselelerine ilişkin Çin’in “beş maddelik öneri”sini açıkladı. Bu öneri, diyaloğun teşvik edilmesi, İsrail’den güvenlik garantisi karşılığında işgali altındaki tüm Arap topraklarından çekilmesinin istenmesi ve en önemlisi Filistin Devleti ile İsrail Devleti arasında karşılıklı tanımanın teşvik edilmesi gibi hususları içeriyordu. Çin’in farklı yönetimleri, Ortadoğu meselelerine ilişkin kendi önerilerini farklı isimler altında açıklamış olsa da, Qian’ın “beş maddelik öneri”sinin özü, yani diyalog yoluyla iki devletli çözümünün teşviki, Çin’in Filistin dış politikasının temelini oluşturmaya devam ediyor.

Çin’in İsrail’e yönelik tutumundaki bu değişimi etkileyen en önemli unsurlardan biri kesinlikle ticaret. İsrail, 1985 yılında, Çin ile resmi ilişkilerin kurulmasını sağlamak için o tarihte 10 yıldan fazla bir süredir kapalı olan Hong Kong’daki genel konsolosluğunu yeniden açtı ve Hong Kong üzerinden Çin anakarasına yüksek teknoloji ürünleri, özellikle askeri teknoloji ve ekipman satmaya başladı. Çin’in ABD ile kısa süren balayı dönemi 1989’da çirkin bir ayrılıkla sona erdiğinde, İsrail, Çin’in Batı’nın ambargosunu aşarak ileri askeri teknolojiler satın alabileceği birkaç kanaldan biri haline geldi. Bu ilişki, İsrail’in ABD’nin baskısı altında Çin ile ticaret anlaşmasını tek taraflı olarak feshettiği 2001 yılına kadar Çin için önemini korudu.

Ticaret arzusu ve “Arap-İsrail çatışması”nın sona ermekte olduğu inancı, Çin’i İsrail ile tam diplomatik ilişkiler kurmaya giderek daha açık hale getirdi. 1990-1991 yıllarında, Sovyetler Birliği de dahil olmak üzere sosyalist bloktaki birçok devlet İsrail ile diplomatik ilişkiler kurdu. Bu, Çin’i nihayet kararını vermeye iten belirleyici faktör oldu ve Ocak 1992’de Çin, İsrail ile diplomatik ilişkilerini başlattı.

Sonuç olarak Çin, 1993’te Oslo Anlaşmalarını memnuniyetle karşıladı. Örneğin, Halkın Günlüğü gazetesi, Oslo Anlaşmaları ile Filistin ve İsrail arasında barışın artık mümkün olduğunu iddia ediyordu. Netanyahu’nun sağcı hükümeti 1996’da barış sürecini ciddi şekilde sabote ettiğinde bile, Çin resmi medyası hâlâ “Oslo Anlaşmaları ile barış tohumlarının artık bir kere Filistin ve İsrail halklarının kalplerine ekilmiş olduğunu” ve İsrail kamuoyunun barış yanlısı ve Likud karşıtı olduğunu düşünüyordu (“Zhongdong huhuan” 1999). Oslo’dan bir ay sonra, Ekim 1993’te Yitzhak Rabin, Çin’i ziyaret eden ilk İsrail başbakanı oldu. Bu, Pekin’in Oslo Anlaşmalarının geleceği konusunda iyimser olmakla kalmayıp, İsrail ile ilişkilerin derinleştirilmesinin Çin’in Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Arap devletleriyle ilişkilerinde bir sorun teşkil etmediğine de ikna olduğunu gösteriyordu.

Neticede iki devletli çözüm olarak adlandırılan şeye bağlı kalmasına rağmen, Çin en azından diplomatik söylemlerinde Filistin’e desteğinden hiç vazgeçmedi. 20 Kasım 1988’de, Arafat’ın beş gün önceki bağımsızlık ve Filistin devleti ilanının ardından Çin, Filistin Devletini resmen tanıdığını açıkladı ve bu yılın aralık ayında Pekin’deki FKÖ ofisini Filistin büyükelçiliğine yükseltti. Aralık 1995’te Çin, Gazze’deki Filistin Yönetimine resmi büyükelçiliğini açtı ve daha sonra Mayıs 2004’te Ramallah’a taşıdı. Örneğin, eski Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, hayatı boyunca 14 kez Çin’e davet edildi ve şaşırtıcı bir şekilde bu ziyaretlerin çoğu 1980’den sonra gerçekleşti (Arafat’ın Çin’e son ziyareti 2001’deydi). Arafat, hayatının sonuna kadar Deng Xiaoping ve daha sonraki Çin devlet başkanı Jiang Zemin ile yakın kişisel dostluğunu sürdürdü. Daha önce de belirtildiği gibi, 1980’lerin başında Deng’in reformlarının başlamasından 2010’lara kadar, Çinli politika yapıcılar “diplomasi ekonomik çıkarlara hizmet etmelidir, tersi değil” görüşüne inanıyorlardı ve bu nedenle Çin’in Ortadoğu’ya yönelik dış politikası, Ortadoğu’daki “sorunlara” kasıtlı olarak karışmaktan kaçınarak, esas olarak ticarete odaklanıyordu. Eski Çin’in İran ve BAE büyükelçisi Hua Liming’in de itiraf ettiği gibi, “bu dönemde Ortadoğu, Çin’in genel diplomatik stratejisinde marjinal kalmış bir bölgedir” (Hua: 2014: 8).

Ancak 2013 yılından bu yana, Xi Jinping yönetimi, Çin’in küresel bir güç olarak uluslararası prestijini artırmak amacıyla Filistin sorunu da dahil olmak üzere Ortadoğu’ya yeniden siyasi ilgi göstermeye başladı. 2013 yılında, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ayrı ayrı Pekin’i ziyaret ettiğinde, Xi iki taraf arasında diyalog zemininin kurulmasını önerdi, ancak bu öneri Netanyahu tarafından reddedildi. Temmuz 2017’de Xi, “çatışma”ya yönelik “dört maddelik öneri”sini açıkladı. Bu öneri, Qian Qichen’in 1988’de açıkladığı “beş maddelik öneri” ile aynı özü paylaşıyor. “Dört maddelik öneri”, Çin’in iki devletli çözümü ve “1967 sınırlarına dayalı, başkenti Doğu Kudüs olan, tamamen egemen ve bağımsız bir Filistin Devleti”ni desteklediğini belirtiyor. Ayrıca, Filistin sorununun siyasi diyalog yoluyla çözülmesinin önemini yineliyor ve İsrail’den “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2334 sayılı kararı uyarınca işgal altındaki topraklarda tüm yerleşim faaliyetlerini derhal durdurmasını” (“Zhongguo daibiao”, 2017) talep ediyor.

Xi’nin “dört maddelik öneri”sini desteklemek amacıyla Pekin, Aralık 2017’de “Filistin-İsrail Barış Sempozyumu”na ev sahipliği yaptı. Bu sempozyuma her iki tarafın önde gelen isimleri katıldı: Filistin Halk Mücadelesi Cephesi genel sekreteri Ahmed Majdalani ve İsrail Knesset başkan vekili Yehiel “Hilik” Bar.

Mayıs 2021’de Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin’in, Filistin ve İsrail temsilcilerini Pekin’de diyalog yürütmeye davet etme niyetini bir kez daha yineledi. Wang, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde yaptığı konuşmada, “Filistin sorunu her zaman Ortadoğu’daki sorunların merkezinde olmuştur” vurgusunu yapmakla kalmadı, aynı zamanda ilk kez “Ortadoğu istikrara kavuşmadıkça dünya gerçek anlamda barışa kavuşamaz” iddiasında bulundu. Wang’ın bu sözleri, bugün Çin’in Filistin konusunda diplomatik söylemlerinde norm haline gelmiştir. Filistin sorununun çözülmesinin küresel barış için vazgeçilmez olduğu yönündeki bu bakış açısı, Filistin’in Asya ve Afrika’yı Batı emperyalizminden koruyan bir sınır kalkanı olarak görüldüğü Mao ve Zhou döneminin daha geniş mirasının bir parçası olarak görülmelidir. Ancak, Mao dönemindeki Çin’in tutumunun aksine, taraf tutmakla suçlanmaktan kaçınma, Çin’in dış politikasını sınırlamıştır.

Çin’in Filistin mücadelesine ve Filistin devletine olan politik bağlılığını (Filistin’in Birleşmiş Milletler üyesi olması için sıkı mücadele ve nihayetinde başarısız olan barış görüşmelerine arabuluculuk girişimleri dahil) dile getirmiş olmasına rağmen, 2015 ile 2020 yılları arasında Çin ve İsrail arasında ticaret ve yatırımların arttığı kısa bir balayı dönemi yaşandığını belirtmek önemlidir. İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’daki saldırıları ve İran’ın nükleer anlaşmasına yönelik düşmanca tutumu nedeniyle ABD-İsrail ilişkileri zorlu bir dönemden geçerken, Netanyahu yönetimi Çin ile flört girişimlerinde bulundu. Netanyahu, 2017 yılında Çin’e yaptığı ziyaretinde ikili ilişkileri “cennette yapılan bir evlilik” olarak nitelendirerek, İsrail’in Çin’in Kuşak Yol Girişimine [bundan sonra Kuşak-Yol kısaltması kullanılacaktır. ç.n.] katılma olasılığına yönelik ilgisini dile getirdi. Ziyaret sırasında Çin hükümeti, İsrail ile “yenilikçi kapsamlı ortaklık” kurulduğunu duyurdu. Ancak dört ay sonra Netanyahu, Çin’in jeopolitik rakibi Hindistan ile İsrail’in ilişkilerini tanımlamak için aynı metaforu kullandı ve İsrail aslında Kuşak-Yol’a resmi olarak katılmadı. Fakat İsrail’in Kuşak-Yol’un bir parçası olmadığını vurgulamasına rağmen, Çin en önemlisi Hayfa Limanı olan İsrail’deki Çin yatırım programlarını Kuşak-Yol’a bağlı programlar olarak nitelendirmeye devam ediyor.

Bununla birlikte, ekonomik çıkarlar, özellikle yüksek teknoloji, Çin’in İsrail’e olan ilgisini kamçıladı. Ayrıca Çin’in, ilk başkanlık dönemi (2017-2021) sırasında, ABD başkanı Donald Trump ile ilişkileri çok kötüydü ve Çin ile ABD arasındaki iletişim kanalları kesildiğinden, Çin ABD ile iletişimi sürdürmek için İsrail’den köprü işlevi görmesini istedi.

Çin Halk Cumhuriyeti Gümrük Genel İdaresi verileri. Grafikte görüldüğü gibi, Çin’in İsrail ile ticareti 2013’ten 2022’ye kadar iki katından fazla artmıştır. Netanyahu’nun Çin’i ziyaret ederek “yenilikçi kapsamlı ortaklık” anlaşmasını imzaladığı 2017’den itibaren olan artış oldukça hızlıdır. Ancak Gazze savaşı ve Kızıldeniz krizi sonrasında, Çin’in İsrail ile ticareti 2023’te 2022’ye göre yaklaşık %8 azaldı ve 2024’te 2023’e göre yaklaşık %1,5 azaldı.

Bu dönemde İsrail’deki en büyük Çin yatırımı Hayfa Körfezi Limanı, ya da yeni Hayfa Limanıydı. 2015 yılında, Çin devletine ait Shanghai International Port Group (SIPG) şirketi, İsrail ile 2021’den itibaren 25 yıl boyunca Hayfa Körfezi Limanını işletme hakkını elde ettiği bir anlaşma imzaladı. 2018 yılında yaygın biçimde kamuoyuna duyurulan ve bugüne kadar yasal geçerliliğini koruyan anlaşma, bir dönem Kuşak-Yol’un Ortadoğu’daki amiral gemilerinden biri olarak görülüyordu. 2023 itibariyle, Hayfa Limanı İsrail’in aktarma konteynerlerinin %80’ini kapsıyordu (Lavi 2024). Aşağıda ele alacağım gibi, Çin tarafından işletilen Hayfa Limanı projesinin parlak tablosu, Gazze savaşı ile birlikte kısa sürede ciddi şekilde zarar görecekti. Çin, İsrail ile yaşadığı balayı döneminin sürdürülebilirliğine güvenmesinin bedelini şu anda ağır bir şekilde ödüyor.

1980’lerden günümüze Çin’in dış politikasını incelediğimizde Çin’in, Mao döneminden miras aldığı sömürgecilik karşıtı ilkeleri ile mevcut ekonomik çıkarları arasında mücadele ve tereddüt içinde olduğunu görebiliriz. Bir yandan, Mao’nun mirası Çin’in Filistin algısını hâlâ büyük ölçüde etkilemekte ve Çin Filistin’i, Asya ve Afrika’yı Batı emperyalizminden koruyan, sömürgeciliğe karşı bir sınır olarak görmektedir. Öte yandan, Mao sonrası dönemde Çin’in Ortadoğu politikası doğası gereği ekonomi odaklıdır; bu nedenle Çin, İsrail ile ticaretinden vazgeçmek istememektedir. Filistin ile siyasi dayanışma ve İsrail ile ekonomik bağlar, Çin’in dış politikasında bir çelişki yaratmaktadır ve Çin’in tercihi, kendisini her iki tarafın da dostu olarak ilan etmek ve potansiyel bir arabulucu olarak göstermeye çalışmaktır.

1992’den 2023’e kadar, uluslararası toplumun diyalog ve iki devletli çözüm için hâlâ bir umut beslediği dönemde, Çin, dış politikasındaki bu çelişkiyi yönetmeyi, ve Filistin ve İsrail ile ilişkilerini ayrı ayrı geliştirmeyi başardı. Çin hükümetinin gözünde, İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkiler, Çin’in Filistin Yönetimi ile geleneksel dostluğuna engel teşkil etmedi ve Çin’i Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlarda Filistin Devletini açıkça desteklemekten alıkoymadı.

Ancak, Çin’in “Filistin ve İsrail’in ortak dostu” imajı, son yıllarda iki ana dinamik nedeniyle giderek sürdürülemez hale gelmektedir. İlk olarak, bu yaklaşım büyük ölçüde 1990’lardan 2000’lerin başına kadar süren Filistin-İsrail barış müzakeresi sürecine dayanmaktadır. İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’da kurduğu yerleşim yerleri gerilimi tırmandırırken ve iki devletli çözümü neredeyse imkânsız hale getirirken, Çin’in bu çözüme olan inancı, sahadaki gerçeklerden kopuk ve çoktan modası geçmiş gibi görünebiliyor. İkincisi, bu dış politika yaklaşımı, 1990’lardan 2000’lere kadar Çin’in Ortadoğu ile ilişkilerine dayanmaktadır. Bu dönemde Çin’in bölgeyle ilişkileri ekonomik açıdan oldukça sınırlıydı ve Çin bölgede herhangi bir siyasi nüfuz kullanmak istemiyordu. Ancak bir yandan Çin 2013’ten itibaren Filistin ile tarihi dayanışmasını yenileyerek gelişmekte olan ülkelerdeki küresel itibarını güçlendirmek isterken, diğer yandan İsrail’deki Çin yatırımları Kuşak-Yol aracılığıyla 2015’ten 2023’e kadar hızla arttı. Bu nedenle, Çin’in Ortadoğu politikasının siyasi ve ekonomik gündemleri arasındaki çelişki son birkaç yılda kaçınılmaz olarak yoğunlaştı ve Çin’in algısındaki “dengeli” konumu sürdürme girişimi savunulamaz hale geldi.

2000’lerin başından 2023’e kadar İsrail, Filistin halkına yönelik saldırganlığını ve baskısını şiddetlendirdi. En önemli olaylardan bazıları şunlardı: 2000’de başlayan ikinci İntifada; 2006’da başlayan İsrail’in Lübnan işgali; 2008-2009, 2012, 2014 ve 2021’de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları; 2018-2019’da düzenlenen Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü; 2021’deki Filistin protestolarına yönelik İsrail baskısı ve 2023’teki Gazze’ye yönelik soykırım savaşı. Bu olayların her birinde Çin, İsrail’in eylemlerini eleştiren birkaç diplomatik açıklama yayınladı, ancak İsrail’in hiçbir zulmü Çin’in İsrail ile ticaretine herhangi bir etki yapmadı. Bu yirmi yıl içinde Çin’in İsrail ile ekonomik bağları muazzam bir şekilde büyüdü ve bu durum, dış dünyayı Çin devletinin Filistin’in kurtuluşuna verdiğini iddia ettiği desteğin samimiyetinden giderek daha fazla şüphe duymaya itti.

Çin’in Ortadoğu politikasındaki bu çelişki, kaçınılmaz olarak, ülkeyi sürdürülemez yaklaşımını gözden geçirmeye itecektir. Filistin’in işgal altındaki topraklarında giderek kötüleşen gerçeklik, 1990’lar ve 2000’lerdeki kısa ömürlü barış sürecinden miras kalan hayali fantezinin balonunu patlatacak ve Çin’i her iki tarafla da dostluk kurmak gibi gerçekçi olmayan hedefinden vazgeçmeye zorlayacaktır. İsrail’in, Gazze’deki soykırımından bu yana, Çin’in Filistin’e diplomatik desteğini sürdürmesi halinde Çin yatırımlarına zarar verme tehdidinde bulunmasıyla, Çin dış politikasındaki bu çelişki eşi görülmemiş bir boyuta ulaşmıştır.

Diplomatik Çatışma, İsrail Propagandası ve Çin Halk Düşüncesinin Organik Oluşumu

Çin’in Gazze Soykırımına Tepkisi

2015’ten 2020’ye kadar Çin ve İsrail arasında umut verici görünen ikili ilişkiler, bir zamanlar hem Çin hem de İsrail toplumunda iki ülke arasında daha derin bir stratejik işbirliği çağrısı yapan seslerin yükselmesine neden olmuştu. Ancak, 7 Ekim 2023’te yaşananlar ve özellikle İsrail’in Gazze’yi bombalaması, işlerin olağan seyrinde devam etme olasılığını geri dönülmez bir şekilde yok etti.

7 Ekim’den hemen sonra İsrail hükümeti, Çin’den Aksa Tufanı Operasyonunu kınamasını ve Hamas’ı terör örgütü listesine almasını talep etti, ancak beklendiği gibi Çin bu talebi reddetti. Çin hükümeti, 7 Ekim’i tarihin başlangıcı olarak gösteren Batı-İsrail anlatısını kabul etmiyor. Bunun yerine, Çin bu olayı İngiliz sömürge yönetiminden miras kalan uzun süreli “Arap-İsrail çatışması”nın birçok trajedisinden biri olarak görüyor. Mao’nun “halk savaşı”, gerilla savaşı ve sömürgecilik karşıtı silahlı mücadele stratejisinden ortaya çıkan bir rejim olan Çin Halk Cumhuriyeti, küresel Güney’deki diğer gerilla güçlerine karşı doğası gereği sempatik bir tutum sergilemeye devam ediyor. Mao’nun Çin’i, Filistin Kurtuluş Örgütünü (FKÖ) tam olarak destekleyen ilk Arap olmayan küresel güç olduğu gibi, Mao sonrası dönemde de Çin, Hamas dahil Filistin direniş örgütlerini terör örgütü olarak nitelendirmeyi kararlılıkla reddetmiştir. Hatta 2003 gibi erken bir tarihte, Çin’in bugüne kıyasla çok daha Batı yanlısı olduğu ve yüksek teknoloji ve askeri teçhizat alımında İsrail’e büyük ölçüde bağımlı olduğu dönemde bile, Çin’in resmi haber ajansı Xinhua Haber Ajansı, Çinli bir kadın gazetecinin Şeyh Ahmed Yasin ile yaptığı röportaja yer veren haberde Hamas’ı “terör örgütü” olarak nitelendirmekten kaçınmıştı. 2016 yılında, mevcut yönetim altında bu eğilim kurumsallaştı: Xinhua Haber Ajansı, tüm Çin medyasına “Hamas’ı terör örgütü veya aşırıcı örgüt olarak nitelendirmemeleri” talimatını verdi (“Xinhuashe” 2016).

Çin Halk Cumhuriyetinin Filistinlilerin silahlı mücadele dahil olmak üzere direniş hakkına ilişkin resmi tutumunu, Çin Dışişleri Bakanlığı Antlaşmalar ve Hukuk Genel Müdürü ve Çin’in eski Sudan Büyükelçisi Ma Xinmin’in 22 Şubat 2024 tarihinde Uluslararası Adalet Divanında (ICJ) yaptığı açıklamadan daha iyi açıklayan başka bir belge yoktur. Lahey’deki kamuya açık duruşmada Ma şu açıklamayı yapmıştır:

Filistin-İsrail çatışması, İsrail’in Filistin topraklarını uzun süredir işgal etmesi ve Filistin halkına yönelik uzun yıllara dayanan baskısından kaynaklanmaktadır. Filistin halkı, İsrail’in baskısına karşı mücadele etmektedir ve işgal altındaki topraklarda bağımsız bir devlet kurmak için verdikleri mücadele, meşru haklarını geri kazanmak için gerekli olan haklı eylemlerdir (Ma Xinmin 2024).

Ma, uluslararası hukukun sayısız maddesine atıfta bulunarak, “halkların sömürgecilik, işgal, saldırganlık ve yabancı güçlerin egemenliğine karşı, silahlı mücadele dahil, kurtuluşları ve kendi kaderlerini tayin hakkı için verdikleri mücadelenin terör eylemi olarak değerlendirilmemesi” gerektiğini söylemiş ve devam etmiştir: “Bu bağlamda silahlı mücadele, terör eylemlerinden farklıdır. Silahlı mücadele, uluslararası hukuka dayanmaktadır. Bu ayrım, birçok uluslararası sözleşmede kabul edilmektedir.” Ma ayrıca, “kendi kaderini tayin hakkı doğrultusunda Filistin halkının yabancı baskıya direnmek ve bağımsız bir devlet kurmak için güç kullanması, uluslararası hukukta sağlam temelleri olan vazgeçilmez bir haktır” (Ma Xinmin 2024) diye eklemektedir.

Ma’nın Lahey’deki açıklaması, Çin hükümetinin Filistin’deki silahlı mücadele ve direniş örgütlerine yönelik net tutumunu en iyi gösteren belgedir ve bunlardan sadece bir tanesidir. Çin, Filistin yanlısı çeşitli kamuoyu açıklamalarıyla, 2023 Ekim ayı gibi erken bir tarihte bile, İsrail’e derhal ateşkes çağrısında bulunmuştur. Çin ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulunda Filistin’i destekleyen oylarını sürdürmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti, Mao ve Zhou tarafından 1960’lar ve 1970’lerde şekillendirilen sömürgecilik karşıtı diplomatik geleneğini ve Filistin’e olan dayanışmasını terk etmediğini dünyaya kanıtlamıştır. Şu anda Boykot, Tecrit ve Yaptırım hareketine (BDS) resmi olarak katılmak gibi daha ileri adımlar atma kararlılığı olmasa da ve resmi diplomatik belgelerde Gazze’deki İsrail suçlarını tanımlamak için “soykırım” kelimesini doğrudan kullanmasa da, Çin en azından Batı’nın (özellikle ABD ve Almanya’nın) yaptığı gibi devam eden bu soykırıma sessiz kalmayacağını veya İsrail’in suç ortağı olmayacağını dünyaya kanıtlamıştır.

Ekim 2023’ten itibaren, BM ve diğer uluslararası kuruluşlardaki Çin delegasyonu, İsrail’in Filistin ve Lübnan’da sivilleri öldürmesine yönelik güçlü eleştirilerde bulunurken, İsrail’in şiddetli muhalefeti ve diplomatik baskısı Çin’in tutumunu değiştirmeye yetmedi. Buna ek olarak, Çin, diyalog koşullarının sağlanmasına yönelik inancını terk etmedi. Mevcut durumda Filistin ve İsrail arasında diyalog koşullarının sağlanması açıkça imkânsız olduğu için, Çin dışişleri bakanlığı farklı Filistinli siyasi gruplar arasında diyalog kurmaya çalıştı. 17 Mart 2024’te, Çin’in Ortadoğu özel temsilcisi Wang Kejian, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile bir araya geldi. Bu toplantının ayrıntıları basında pek yer almadı, ancak Wang’ın bu toplantıda Hamas diplomatlarına Pekin’e resmi davet iletmiş olması çok muhtemeldir, çünkü bir aydan kısa bir süre sonra Hamas temsilcileri Pekin’e gelerek Fetih temsilcileriyle müzakerelere başladı. Nisan ayında yapılan bu toplantının ayrıntıları bilinmemektedir, ancak her iki taraf da herhangi bir açıklama yapmadığına göre toplantı muhtemelen başarısız olmuştur.

Ancak üç ay sonra, 23 Temmuz 2024’te Pekin’de başka bir müzakere turu başladı; Filistin’den Fetih ve Hamas temsilcilerinin önderliğindeki 14 siyasi grup, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin huzurunda, “Bölünmenin Sonlandırılması ve Filistin Ulusal Birliğinin Güçlendirilmesi Hakkında Pekin Deklarasyonu” olarak bilinen ortak bir bildiri imzaladı. Bildiride, tüm grupların “Gazze’nin çatışma sonrası yeniden inşasına odaklanan geçici bir ulusal uzlaşma hükümeti kurmak” için işbirliği yapacağı belirtildi (“Palestinian Factions Sign Beijing Declaration on Ending Division and Strengthening Palestinian National Unity,” 2024).

Pekin Deklarasyonunun önemi sadece sembolik olup, Filistin’in birliğini gerçekten sağlayamayacağı ve Gazze’de devam eden savaşı durduramayacağı bir gerçektir. Ancak, Pekin Deklarasyonunun kapanış töreninden tam bir gün sonra, Pasifik’in diğer tarafında yaşanmış olan günümüzün en utanç verici anlarından biriyle karşılaştırma yapmak önemlidir. 24 Temmuz 2024’te ABD Kongresinde yaptığı 56 dakikalık konuşma boyunca Netanyahu, sayısız tezahürat ve alkış alırken ABD Kongresinin Gazze’deki İsrail savaş suçlarına koşulsuz ve coşkulu desteği karşısında dünyanın geri kalanı şoke oldu.

Beklendiği gibi, Çin’in Filistinlilere verdiği diplomatik destek, onu İsrail ile diplomatik bir çatışmanın içine sürükledi. Ekim ortalarında, İsrail dışişleri bakanlığı, Çin’in Aksa Tufanı Operasyonunu kınamayı reddetmesine yönelik hayal kırıklığını ve öfkesini defalarca dile getirdi ve ikili diplomatik kanallarda, kamuoyuna yapılan açıklamalarda ve BM toplantılarında Çin ve İsrail diplomatlarının birbirleriyle yoğun tartışmalar yaşadığı birçok örnek görüldü.

İsrail, Çin’e baskı yapmak amacıyla Çin’in sahibi olduğu Hayfa Limanını da hedef aldı. Ekim 2023’ten bu yana, limanı işleten Çinli şirket, savaşın yol açtığı güvenlik riskleri nedeniyle ticaret hacmini önemli ölçüde azalttı ve Ocak 2024’te Kızıldeniz krizinin ardından faaliyetlerini tamamen durdurdu. Bu konu, İsrail’in ana akım medya kuruluşu Ynet tarafından “İsrail’deki limanlarla ticari ilişkilerini kesen ilk ve tek şirket” şeklinde sunuldu (Azulay 2024). Ocak 2024’te, İsrail hükümeti tarafından işletilen Aşdod Limanının başkanı, Çin’in Gazze’de devam eden soykırımı desteklemeyi reddetmesi ve İsrail’e yönelik fiili deniz ambargosuna ortak olması sebebiyle hükümetten Çin ile ilişkilerini kesmesini talep etti (Rabinovitch ve Saul 2024).

Bugüne kadar İsrail hükümeti, Çin ile Hayfa Limanı konusunda 25 yıldır süren anlaşmasını henüz resmi olarak feshetmedi. Ancak, geçtiğimiz yıl boyunca Çin ile İsrail arasında yaşanan ciddi diplomatik gerilimler ve Hayfa Limanının Lübnan’daki Hizbullah’ın saldırılarının olası hedefi olması nedeniyle, bu Çin yatırımının geleceğinin karanlık olduğu açıkça görülmektedir. Bu proje, Kuşak-Yol’un bölgedeki yatırımlarının şimdiye kadarki en hatalısı olarak değerlendirilebilir.

Diplomatik baskı uygulamak ve Hayfa Limanını kapatmakla tehdit etmekle kalmayan İsrail, Çin’deki kamuoyunu etkilemek için Çin internet platformlarında da büyük bir kampanya başlattı.

8 Ekim 2023’te, Aksa Tufanı Operasyonunun başlamasından bir gün sonra, İsrail’in Weibo’daki (X’e benzer bir Çin sosyal medya platformu) resmi hesabı ile İsrail’in Chengdu ve Guangzhou konsolosluklarının Weibo hesapları, saldırıda kaçırılan rehinelerden biri olan Noa Argamani’nin yarı Çinli olduğunu vurgulayan paylaşımlar yaptı. Çinli internet kullanıcılarının milliyetçi duygularını daha da kışkırtmak için İsrail büyükelçiliği, kasten, Argamani’nin Pekin’de doğduğunu iddia eden yanlış bilgiler yaydı. Bu iddia daha sonra Argamani’nin annesi Li Chunhong (İsrail adı Liora Argamani) tarafından yalanlandı. İsrail büyükelçiliğinin çağrılarını yineleyen, çoğu botnet özellikleri taşıyan çok sayıda İsrail yanlısı paylaşım Weibo’yu doldurdu ve Argamani’nin Çin vatandaşı olduğu yönündeki yanlış bilgiyi pekiştirmeye çalıştı. 9 Ekim’den 26 Aralık’a kadar, Chengdu’daki İsrail konsolosluğu Argamani’nin Çinli kökenini vurgulamayı hiç unutmadı ve Çin halkının duygularına doğrudan hitap etmeye çalıştı. Örneğin, 26 Ekim’deki gönderide Netanyahu, Argamani’nin annesinin kanser hastası olduğu haberine çok üzülen, “protokol ve diplomatik normları göz ardı ederek, İsrail’deki Çin büyükelçisine yardım talebini iletmesi için doğrudan ricada bulunmaya” karar veren yufka yürekli bir beyefendi olarak tasvir edildi.

İsrail büyükelçiliğinin propaganda kampanyası Çinli internet kullanıcılarının çoğunluğunu kazanmada başarılı olmasa da, Çin hükümeti üzerinde oldukça ciddi bir kamuoyu baskısı yarattı. 2011 yılından bu yana Çin hükümeti, kriz durumlarında yurtdışındaki Çin vatandaşlarının korunması ve tahliyesini Çin’in iç propaganda gündeminin önemli bir projesi olarak vurgulamakta. Bu nedenle Çin’in kınamayı reddettiği bir kuruluş tarafından bir Çin vatandaşının rehin alınması, Çin hükümetinin yurt içindeki imajına zarar verebilirdi. Buna ek olarak, Çin hükümeti normalde bu tür konuları kamuoyuna duyurmadan yalnızca diplomatik kanallardan halletmeyi tercih eder, ancak İsrail’in propaganda kampanyası Çin hükümetine konuyu kamuoyuna açık kanallardan ele almaktan başka seçenek bırakmadı. İronik bir şekilde, Çinlilerin hükümetlerine karşı milliyetçi duygularını kışkırtma girişimi, manipüle etmeye çalıştığı milliyetçi duygular tarafından kısa sürede parçalandı: Bir röportajda kendisinin veya kızının Çin vatandaşı olup olmadığı sorulduğunda, Li Chunhong oldukça kibirli bir tonla Çinli internet kullanıcılarını azarladı: “Evet, ben İsrail vatandaşıyım. Ama siz Çinliler, sırf İsrail vatandaşıyım diye bana yardım etmeyi nasıl reddedebilirsiniz? Anlıyor musunuz? Bana yardım etmek herkesin görevidir“ (Li Chunhong röportajı, 2023). Cümlede ”siz Çinliler” ifadesini kullanması, Çinli internet kullanıcılarda büyük öfke uyandırdı ve Çin’in bu olaya yönelik ilgisi yavaş yavaş kayboldu.

Yanlış bilgiler yayarak milliyetçi duyguları kışkırtan İsrail büyükelçiliği, çevrimiçi ortamda çeşitli başka propaganda yöntemleri de denedi. En sık kullanılan strateji, Çin’in diplomatik tutumunu açıkça eleştirmek ve Weibo’da İsrail’in anlatısını yaymaktı. Örneğin, 14 Ekim’de İsrail büyükelçiliği, Çin’in dış politika tutumu karşısında “derin hayal kırıklığı” duyduğunu ifade etmekle kalmadı, aynı zamanda Çin dışişleri bakanlığının Gazze’deki çok sayıda sivil kayıplardan bahsetmesini “İsrail’in son birkaç gün içinde yaşadığı trajedi ve korkuları görmeyen yanlış bilgiler” diyerek eleştirdi. Benzer paylaşımlar bugüne kadar aralıksız olarak devam etti.

Yanlış bilgi yayma ve Çin hükümetini açıkça eleştirmenin yanında, İsrail’in Pekin Büyükelçiliği, İsrail yanlısı bilgiler yaymada da çok aktif davrandı. Örneğin, İsrail, bölgedeki tek “medeni” ve kadın dostu devlet olarak kendini pembeye boyamak için tipik “sömürgeci feminizm” argümanını kullandı. Örneğin, 2024’teki Dünya Kadınlar Gününde, Şanghay’daki İsrail konsolosluğu, kadın haklarını 7 Ekim saldırısıyla ilişkilendiren bir web semineri düzenledi.

İsrail büyükelçiliği, Gazze’deki savaş suçlarını örtbas etmek için, bugüne kadar Çinli entelektüellerle işbirliği içinde aktif olarak çalıştı. Bu tür propagandanın en şaşırtıcı örneği, devlet bağlantılı Çin-Ortadoğu Akademik Derneğinin genel sekreter yardımcılığı görevini yürüten, saygın bir Çinli akademisyen olan Yin Gang’ın tartışmalı açıklamalarıdır. Yin, televizyonda Çin halkına “Ortadoğu’ya kayıtsız gözlerle bakın” diye vaaz verirken, Filistinlileri “dünyaya profesyonelce gözyaşı satmakla” suçladı ve “kapsamlı araştırmalarıma göre, El Ehli Arap Hastanesinin bombalanmasında tek bir kişi bile ölmedi” iddiasında bulundu. Aynı röportajda, Çin halkını da alaycı bir şekilde eleştirerek, “on bin gibi sahte ölü sivil sayıları söylendiğinde Gazze için ağlamayın, çünkü bu rakam muhtemelen on kat abartılı” dedi (“Let’s Not Talk” 2023). İsrail’in savaş suçlarını akladığı için Çinli internet kullanıcıları tarafından sürekli eleştirilen Yin, sekiz ay sonra kalp krizi geçirerek aniden öldü. İsrail büyükelçiliği onu “Ortadoğu meselelerinde objektif ve adil bir tutum sergileyen eski bir dost” olarak nitelendiren bir açıklama yayınladı. Bu açıklama, birçok Çinli internet kullanıcısı tarafından Yin’in İsrail hükümetiyle bağlantısının kanıtı olarak görüldü.

İsrail’in Çin’deki büyükelçiliği tarafından Ekim 2023’ten itibaren yürütülen bütün bu devasa propaganda kampanyasını inceledikten sonra, insan şu sorunun cevabını merak ediyor: Bu kampanya Çinli gençlerin çoğunluğunu ikna etmeyi başardı mı? Cevap kesin bir hayır. 7 Ekim’den bu yana Çinli internet kullanıcıları, silahlı mücadele de dahil olmak üzere her türlü Filistin mücadelesine büyük destek veriyor. Oldukça şiirsel bir dille, birçok genç Çinli internet kullanıcısı, Aksa Tufanı Operasyonunda yer alan Filistin paraşütçü güçlerini iki nedenden dolayı “karahindiba savaşçıları” olarak adlandırıyor: Birincisi, gökyüzünde uçan paraşütler karahindiba tohumlarının uçuşuna benziyor; ikincisi, karahindiba tohumları düştükleri her yerde filizlenebilir ve bu bitkinin canlılığı Filistin halkının direncine benziyor.

Çinli gençler arasında en popüler video paylaşım sitesi olan Bilibil‘de, Çinliler tarafından “karahindiba savaşçıları”nı anmak için çekilmiş birçok video bulunuyor. Her biri yarım milyondan fazla izlenme sayısına ulaşmış olan en popüler videolardan bazıları son derece güzel ve şiirsel bir dille yazılmış, duygusal etki gücü çok yüksek başlıklara sahip: “Anne, ben karahindibaya dönüştüm ve vatanımıza geri süzüldüm!”; “Karahindiba asla ölmez. Sadece vatan denen uzak bir yere sürüklenir“; ”Çocuklar şehrin yıkıntılarında büyüdüler, şimdi karahindibaya dönüştüler ve atalarının nesillerdir özlediği memlekete doğru süzülüyorlar.”

Geçtiğimiz yıl boyunca Çinli internet kullanıcıları Filistin hakkında daha fazla bilgi edinmeye büyük ilgi gösterdi. Gazze’den görüntüler douyin (Çin’in Tiktok’u) platformunda her yerde bulunabilir ve birçok çevrimiçi içerik üreticisi, kendini, izleyicilere Filistin mücadelesinin tarihini anlatan veya savaştaki yeni gelişmeleri tanıtan videolar hazırlamaya adamış durumda. Filistin direniş güçleri tarafından yayınlanan videoları Çin internetine tanıtmak ve bu videoları izleyiciler için analiz etmek konusunda uzmanlaşmış kişiler de var. Yahya Sinvar’ın ölümünün ardından onu anmak için romanı The Thorn and the Carnation’ı (Diken ve Karanfil) gönüllü olarak Çinceye çevirenler bile oldu.

Sayısız Çin vatandaşı, Filistin’de yaşayan insanlara bağış yapmak için Weibo aracılığıyla Pekin’deki Filistin büyükelçiliği ile iletişime geçti. Buna karşılık, İsrail hükümetinin tüm propaganda çabalarını boşa çıkaran sayısız eleştirel yorum İsrail büyükelçiliğinin sayfasında yer aldı. İronik bir şekilde, “Ortadoğu’nun tek demokrasisi” olarak adlandırılan ülke, Çinli internet kullanıcılarının Filistin konusunda demokratik görüşlerini ifade etmelerine tahammül edemedi ve Ekim 2023’ten itibaren İsrail hükümeti Weibo’daki yorum alanını kapatarak sadece İsrail yanlısı yorumların görüntülenmesine izin verdi. Buna karşılık, Pekin’deki Filistin büyükelçiliğinin Weibo hesabı, bazen düşmanca seslere tanık olsa da, “Ortadoğu’nun tek demokrasisi”nin yaptığı gibi yorum alanını kapatmadı veya inceleme ve eleme süreci uygulamadı.

ABD Dışişleri Bakanlığı İsrail’in politikalarını Nazi Almanya’sı politikalarıyla karşılaştırmayı “antisemitizm” olarak yasaklarken (“Defining Antisemitism” 2016), İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon faşizminin en büyük kurbanı olan Çin halkının Gazze’deki soykırımı Japonların Çinli sivillere yaptığı katliamla karşılaştırmaktan kendini alamadığını vurgulamak önemlidir. Aslında, Çin halkının işgal travması, tam da Filistinlilere karşı doğal bir yakınlık hissetmelerinin nedenidir. Bu nedenle, Çinli internet kullanıcıları sık sık “Çin’in dünü Filistin’in bugünüdür” veya “Filistin, yüz yıl önceki bize benziyor” gibi sözler kullanmaktadır. Bu nedenle Çinli internet kullanıcıları, Filistinli direnişçilere laoxiang yani “yurttaşlar” diye hitap etmeyi seviyorlar. Bu terim, tarihsel olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında sıklıkla Çinli gerilla savaşçıları için kullanılmıştı.

ABD devletine ait propaganda organı Voice of America (VOA) (Amerika’nın Sesi) tarafından Çinli internet kullanıcılarının “antisemitizm” ile suçlandığı bir makalede, VOA bile isteksizce birçok Çinlinin Filistin direnişini, Japon işgaline karşı 14 yıl boyunca umutsuzca direnen ve nihai zaferi kazanan Çin gerilla gücü Northeast Counter Japanese United Army‘ye (Japonya Karşıtı Kuzeydoğu Birleşik Ordusu) benzettiğini kabul etmek zorunda kaldı (Ma Wenhao, 2023). 24 Ekim 2023’te, Pekin’deki Alman büyükelçiliği, İsrail’i Nazi Almanya’sı ile karşılaştıran tüm Çinlileri “ya cahil aptallar ya da utanmaz piçler” olarak nitelendiren, hayal bile edilemeyecek kadar kaba bir açıklama yaptı. Ancak İsrail, Almanya ve ABD’nin Çin’deki büyükelçilikleri, Weibo hesaplarının yorum bölümlerinin Çinli internet kullanıcılarının öfkeli eleştirileriyle dolduğunu acı bir şekilde fark etti. Çinli internet kullanıcıları, İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını, Nazi Almanya’sı ve faşist Japonya’nın 1930’larda ve 1940’larda işlediği insanlık suçlarıyla karşılaştırmaya devam ediyor.

İlginçtir ki, Çin devleti resmi açıklamalarında veya hükümet belgelerinde hiçbir zaman doğrudan benimsememiş olsa da, bu karşılaştırmaya dolaylı olarak sempati gösterdi. Devletin resmi yayın organı China Daily (Çin Günlüğü) Filistin’in Çin büyükelçisi Fariz Mehdawi ile yaptığı röportajı yayınladı. Mehdawi röportajda, bugünkü Filistin halkını İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon işgali altında acı çeken Nanjing’deki Çinli sivillerle karşılaştırdı (“Balesitan zhuhua dashi” 2023). Japonya’nın Osaka kentinde görevli Çin Başkonsolosu Xue Jian, genç ressam Zhou Sheji’nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Çinli çocukları katleden Japon faşistleri ile İsrail askerlerini canlı bir şekilde karşılaştıran bir tablosunu resmi Twitter hesabında paylaştı.

Tarihsel İnertiden Organik Dayanışmaya

Gelecekte Çin-Filistin Dayanışması için Umut Olarak Gazze Üzerine Tartışmalar

Çin’in Filistin’e yönelik dış politika tutumunu incelediğimizde, iki farklı miras arasındaki kopukluğu açıkça görebiliriz: İlk miras, Mao döneminin devrimci ve radikal ruhuyla şekillenmiştir ve Filistin’in kurtuluşuna verilen desteğin hem Çin hükümeti hem de toplum genelinde bir siyasi ilke olarak kalmasını sağlayan tam da bu Maoist mirastır. İkinci miras ise 1980’lerin sonlarından itibaren kurumsallaşan reform sonrası dönemin “dengeli yaklaşımı”dır ve bu miras Çin hükümetini, İsrail ile ilişkilerini ne Çin-Filistin ilişkilerine bir tehdit ne de Çin’in iki devletli çözüme desteğinin önünde bir engel olarak görmeye sevk etmektedir.

Diğer tüm konularda olduğu gibi, Çin’in mevcut yönetimi Maoist geçmişi ile Mao sonrası mirasları arasında bir taraf seçmek istememekte ve iki yaklaşım arasındaki ayrımı görmezden gelerek farklılıkları bir kenara bırakıp ortak noktaları vurgulamaya çalışmaktadır. Sonuç olarak, Çin’in Gazze’de devam eden soykırıma tepkisi karışık olmaktadır. Bir yandan Çin devleti, tüm uluslararası platformlarda İsrail’e karşı net bir şekilde tavır almıştır ve Batı’ya kıyasla, Filistin halkının İsrail işgaline karşı silahlı mücadele dahil tüm mevcut araçları kullanmasını desteklediğini açıkça belirtmiştir. Neredeyse tüm büyük Batılı güçler, Filistin yanlısı sesleri “antisemitik” olarak niteleyip meşruiyetinden mahrum bırakmak ve fiziksel olarak bastırmakla meşgulken, Çin devleti Çinli internet kullanıcılarının Filistin’e yönelik adalet duygusunu samimi bir şekilde ifade etmelerini sadece hoş görmekle kalmıyor, aynı zamanda büyük ölçüde teşvik ediyor ve onlarla etkileşime giriyor.

Ancak, Çin’in Filistin’e desteğinin daha çok Maoist dönemin tarihsel inertisi tarafından yönlendirildiği ve Çin’in Filistin için küresel dayanışma hareketindeki yeni gelişmeleri büyük ölçüde kaçırdığı da bir gerçektir. Yukarıda tartışıldığı gibi, Çin, FKÖ ve Filistin Devletini tanıyan dünyadaki ilk ülkelerden biri ve bir zamanlar Filistin için küresel dayanışma hareketinin öncüsüydü. Ancak son yirmi yılda, Çin’in FKÖ ile tarihi dostluğu halen devam etmesine rağmen, Çin devleti BDS hareketi gibi yeni küresel eğilimlerden oldukça uzak ve habersiz kalmıştır. Çinli entelektüeller de Filistin’deki ya da küresel diyasporadaki Filistinli entelektüellerle üçüncü kulvar diplomasisi (Track-III diplomacy) [Halklar arası diplomasi. ç.n.] çerçevesinde verimli bir dayanışma ağı kurmayı başaramamıştır.

Çin hükümeti, sahadaki durumu anlamaması ve İsrail ile ticaretini riske atmak istememesi nedeniyle, iki devletli çözümün giderek daha da imkânsız hale geldiği ve Çin’in Filistin ve İsrail’in ortak dostu olma hedefinin, Filistinlilerin varoluşsal tehditlerle karşı karşıya olduğu bir gerçekliğe artık uymadığı acı gerçeğini kabul etmek istememektedir. Gazze’de devam eden soykırım karşısında Çin devleti, diplomatik platformlarda Filistin’i desteklemek için çaba sarf etmiştir, ancak İsrail’in Gazze’de işlediği suçları tanımlamak için “soykırım” kelimesini resmi olarak benimsemenin gerekliliğini fark edememiştir. Çin, Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanında İsrail’e karşı yönelttiği soykırım suçlamasını resmi olarak desteklemektedir, ancak kendi diplomatik belgelerinde bu kavramı doğrudan kullanmamıştır.

Buna ek olarak, Çin hükümeti, küresel itibarını artırmanın bir yolu olarak Pekin’de bulunan kendisine ait diplomatik platformlarda diyalog kurmaya fazla takıntılıdır ve Güney Afrika’nın yaptığı gibi Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi uluslararası hukuk platformları aracılığıyla İsrail’i suçlamanın, aslında Çin için saygın bir imaj yaratmanın en iyi yolu olabileceğini tam olarak anlamamıştır. Son ve en önemlisi, Çin devletinin BDS hareketini çok az tanıması ve Çin’in veya Çinli akademik kurumların BDS hareketine katılma olasılığının hem hükümet içinde hem de toplumda neredeyse hiç tartışılmaması gerçekten üzücüdür.

Buna ek olarak, Donald Trump’ın ikinci dönemi de Çin’in diplomatik açıklamalar yayınlamanın ve diyalog etkinlikleri düzenlemenin ötesine geçerek Filistin’e destek konusunda önemli adımlar atmasına engel olacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi, Pekin, Trump’ın güçlü İsrail yanlısı tutumunun farkındaydı ve Trump’ın ilk döneminde İsrail’i Çin-ABD iletişimi için potansiyel bir köprü olarak kullanmayı düşünmüştü. Pekin’in İsrail ile balayı döneminin geçen yıl diplomatik tartışmalarla sona erdiği göz önüne alındığında, Pekin artık muhtemelen İsrail’i arabulucu olmaya davet etme hayallerinden vazgeçmiştir. Ancak Trump’ın İsrail lehine güçlü tutumu, Pekin’in ticaret alanında İsrail’e karşı sert adımlar atmasını da engelleyecektir. Çin’in 2017’de Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına verdiği tepki göz önüne alındığında, Çin’in benzer bir yaklaşım sergileyeceği beklenebilir: Bir yandan Çin, kendi uluslararası imajını iyileştirmek amacıyla, Trump’ın İsrail’in suçlarına körü körüne verdiği desteği, Filistin’i destekleyen daha fazla diplomatik açıklama yayınlamak ve daha fazla diyalog etkinliği düzenlemek için bir fırsat olarak değerlendirecektir. Diğer yandan ise, Çin, ABD ile ilişkilerinde ek sorunlara yol açmamak için Filistin veya Lübnan’daki silahlı mücadelelere veya İsrail’e karşı herhangi bir ekonomik boykot kampanyasına dahil olmamaya özen gösterecektir.

Bununla birlikte, Çin’in Filistin dayanışma hareketindeki rolünün geleceği konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik korunabilir. Devlet düzeyinde, İsrail hükümetinin Ekim 2023’ten bu yana sergilediği histerik tavır, zaten Çin hükümetini memnuniyetsiz hale getirdi. Çin, Aksa Tufanı Operasyonunu kınamayı reddediyor ve BM’de İsrail ile yaşadığı tartışmalar, iki ülke arasındaki balayı dönemini çoktan sona erdirmiş durumda. Çin ve İsrail arasındaki ekonomik bağlar gelecekte derinleşmeye devam edebilir, ancak Hayfa Limanı konusunda yaşanan anlaşmazlıklardan sonra, her iki ülke de gelecekte benzer büyük ölçekli projelerde işbirliği yapma konusunda isteksiz davranabilir.

Sosyal kültür açısından, Gazze’deki savaş, ideolojik olarak giderek Batı karşıtı hale gelen Çinli gençleri, Mao döneminin devrimci mirasıyla yeniden bağ kurmaya itti. Filistin hakkındaki izlenimleri büyük ölçüde Gazze’de yaşanan soykırımın dehşetiyle şekillenen bir nesil Çinli genç, çevrimiçi kaynaklardan Filistin hakkında aktif olarak bilgi ediniyor ve İsrail işgaline karşı Filistin mücadelesini öven şiir, şarkı, video, resim ve diğer edebi ve sanatsal eserler yaratıyor; bu bakımdan bu genç neslin 1980’lerden bu yana Siyonist söyleme en şüpheci yaklaşan nesil haline gelmesi çok muhtemel. Gençlerin uzun vadede Çin hükümetinde ve toplumunda daha önemli pozisyonlara gelmesiyle, Çin’in 1960’lar ve 1970’lerdeki anti-sömürgeci geleneklerini (yeniden) benimsemesi ve Filistin için küresel dayanışma hareketinde daha aktif bir rol oynaması konusunda güçlü bir umut var. Bu makaleyi, ortaokul yıllarında Kültür Devrimine aktif olarak katılan ve “Kızıl Muhafızlar” terimini icat eden, daha sonra kariyerini Çinli okuyucular için Filistin ve İslam dünyası hakkında yazmaya adayan efsanevi Çinli Hui Müslüman yazar Zhang Chengzhi’nin bir alıntısıyla bitirmek istiyorum. Zhang, 1970’lerden 1990’lara kadar FHKC ile işbirliği içinde Filistin’de silahlı mücadelede yer alan bir grup Japon Maoisti anmak için yazdığı ünlü makalesi “Japon Kızıl Ordusunun Kızı”nda şiirsel bir dille bir kehanette bulunmuştu:

Devrimleri meşruiyetinden sıyırmayı amaçlayan projeler, ne kadar inatçı olurlarsa olsunlar, başarısızlığa mahkumdur. Çünkü baskı, zulüm, eşitsizlik, adaletsizlik ve insanın doğasında var olan gerçeği arama arzusu, tüm bunlar insanları devrimleri yeniden düşünmeye, onlara yeniden saygı duymaya ve sonunda onları yeniden benimsemeye itecektir (Zhang 2009).

Filistin’in karahindiba tohumları dünyaya yayılıp Çinli gençlerin kalplerine konarken, hızla büyüyen bu tohumlar kaçınılmaz olarak Batı’nın hegemonyacı anlatılarının ve dar görüşlü milliyetçiliğin sınırlarını aşacaktır. Nihayetinde Çinli gençler, çağdaş Çin’in rolünü yeniden düşünmeye ve Arap kardeşlerini yeniden kucaklamaya yönelecektir.

Zhang Sheng

Zhang Sheng, Koç Üniversitesi Asya Araştırmaları Merkezinde misafir araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Araştırma alanları arasında Çin-Ortadoğu ilişkilerinin gelişimi ve değişimi, Çin’in gelişmekte olan ülkelerdeki sömürgecilik karşıtı kurtuluş hareketleriyle dayanışma kampanyalarının tarihi ve Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşundan günümüze Çin diplomasisi yer almaktadır.

*

Bu yazı, DeepL yapay zekâ çeviri uygulamasından sağlanan metin üzerinde düzelti yapılması yoluyla çevrilmiştir.

Kaynak

From Global Anti-Imperialism to the Dandelion Fighters: China’s Solidarity with Palestine from 1950 to 2024 – Mondoweiss

Mondoweiss editörünün notu: Bu yazı, Mondoweiss ve Transnational Institute tarafından ortaklaşa yayınlanan ve Filistin’i Haiti’den Vietnam’a, Cezayir’den Güney Afrika’ya kadar uzanan uzun sömürgecilik karşıtı mücadeleler tarihinin bir parçası olarak ele alan yazı dizisinin altıncısıdır.

Kaynakça

Abu Salma. Zuguo song祖国颂 [Songs for the Motherland], translated by Yang Xiaobai杨孝柏. Beijing: zuojia chubanshe作家出版社, 1964.

An, Huihou安惠侯. “Aiji yu xinzhongguo jianjiao shimo埃及与新中国建交始末 [The Road to Sino-Egyptian Diplomatic Relations]”, Arab World Studies vi (2008), 4.

“Anti-Israel Resolution Adopted at Bandung; Red China Supports Arabs,” Jewish Telegraphic Agency, 22 April 1955.

Azulay, Yuval. “China Halts Shipments to Israel, Hurting its Own Port,” Ynet News. January 16th 2024.

Balesitan renmin bisheng 巴勒斯坦人民必胜 [The Palestinian People Will Win]. Produced by the Central Studio of News Reels Production中央新闻纪录电影制片厂. May, 1971.

Balesitan zhandou shiji 巴勒斯坦战斗诗集 [Battle Poems of Palestine]. Beijing: renmin wenxue chubanshe 人民文学出版社, 1975

“Balesitan zhuhua dashi: nibudong zhezhong tongku, yinwei ni chusheng zai ziyou duli de guojia巴勒斯坦驻华大使:“你不懂这种痛苦,因为你出生在自由独立的国家”[Palestinian Ambassador to China: You Do Not Understand This Kind of Suffering Because You Are Born in a Free and Independent Country]”, China Daily, 24 October, 2023. https://b23.tv/pLVOv4F

“Buxv fanghuo, buxv qinlue 不许放火,不许侵略 [No Instigation, No Invasion]”, People’s Daily, 1 November 1956.

Cooley, John K. “China and the Palestinians”, Journal of Palestine Studies (1972), 20, doi:10.2307/2535952, accessed 27 Nov. 2020.

Deng, Xiaoping 邓小平. Xingshi poshi women jinyibu gaige kaifang形势迫使我们进一步改革开放 [Current Situation Demands Us to Push for Further Reform and Opening Up], excerpts from Deng Xiaoping’s Conservation with Ethiopian President Mengistu on 22 June, 1988, in Volume 3 of Selected Works of Deng Xiaoping 邓小平文选. Accessed on official website of CPC party-media Qiushi 求是网, http://www.qstheory.cn/books/2019-07/31/c_1119485398_88.htm

Defining Antisemitism,” U.S. Department of State, 2016.

“Gongzuo fangfa liushi tiao 工作方法六十条 [Sixty Points of Working Methods]”, Jianguo yilai zhongyao lishi wenxian bianxuan建国以来重要历史文献选编 [The Collection of Important Historical Archives since the Establishment of the People’s Republic of China], edited by the Zhonggong zhongyang wenxian yanjiushi 中共中央文献研究室 [Central Chinese Communist Party Literature Research Office], vol. 11, 1995.

Guoji guanxi yanjiuyuan国际关系研究院[Institute of International Relations], Zhongdong wenti wenjian huibian 中东問題文件彙編 [A Collection of Reference Materials on Middle Eastern Affairs] (Beijing: Shijie zhishi chubanshe 世界知识出版社, 1958), 278.

Harris, Lillian Craig. China Considers the Middle East (London; New York: Tauris, 1993).

Hua, Liming 华黎明. “Yilang hewenti yu zhongguo zhongdong waijiao 伊朗核问题与中国中东外交 [The Iran Nuclear Issue and China’s Middle East Diplomacy].”阿拉伯世界研究Arab World Studies, no. 6, November 2014:4-16.

Lin, Biao林彪. “Long Live the Victory of People’s War”, Peking Review, xxxvi (1965), 22.

“Jianjue zhichi aiji he xuliya kangji yiselie de junshi qinlue坚决支持埃及和叙利亚 抗击 色列的军事侵略[Firmly Support Egypt and Syria in Resisting Israeli Military Aggression]”, People’s Daily, 8 October 1973.

Mao, Zedong毛泽东. “People of the World, Unite and Defeat the U.S. Aggressors and All Their Running Dogs”. It can be accessed on Marxists Internet Archives, https://www.marxists.org/reference/archive/mao/selected-works/volume-9/mswv9_86.htm

“Memorandum of Conversation: Beijing, February 18, 1973, 2:43–7:15 p.m.,” 18 February 1973, Foreign Relations of the United States (FRUS) XVII, Vol. XIII, China 1973–1976.

“Sugong lingdao tong women fenqi de youlai yu fazhan 苏共领导同我们分歧的由来与发展 [The Origin and Development of Disputes between Soviet Communist Party Leaders and Us]”, Jianguo yilai zhongyao lishi wenxian bianxuan建国以来重要历史文献选编 [The Collection of Important Historical Archives since the Establishment of the People’s Republic of China], edited by the Zhonggong zhongyang wenxian yanjiushi 中共中央文献研究室 [Central Chinese Communist Party Literature Research Office], vol. 17, 1997.

Shai, Aron. China and Israel: Chinese, Jews; Beijing, Jerusalem (1890–2018). Boston: Academic Studies Press, 2019.

Shichor, Yitzhak. The Middle East in China’s Foreign Policy, 1949–1977. Cambridge, UK: Cambridge University Press, 1979).

Shindler, Colin. Israel and the World Powers (London: I. B. Tauris & Company, 2014).

Palestinian Factions Sign Beijing Declaration on Ending Division and Strengthening Palestinian National Unity,” 23 July 2024. Accessed on official website of the Ministry of Foreign Affairs of the People’s Republic of China.

Rabinovitch, Ari, and Jonathan Saul. “Israel’s Ashdod Port Sees Strategic Risk from China during Gaza war,” Reuters, 26 January 2024.

Interview of Li Chunhong by IFeng News on 13 October, 2023.

 “Let’s Not Talk about the Tears in the Middle East: An Interview of Research Fellow Yin Gang from the Chinese Social Science Academy,” IFeng News, 13 November, 2023.

Ma, Xinmin 马新民. Statement at the “Legal Consequences arising from the Policies and Practices of Israel in the Occupied Palestinian Territory, including East Jerusalem – Public hearings,” 22 February, 2024. Accessed on the official media of International Court of Justice,

Ma, Wenhao. “Chinese Vloggers Glorify Hamas with Cosplay and Posts,” Voice of America, 19 December, 2023.

Xu, Min 徐敏, Balesitan wenti zhenxiang 巴勒斯坦问题真相 [Truth of the Palestinian Issue] (Manchuria: Xinhua shudian dongbei zong fendian 新华书店东北总分店, 1950).

Institute on the Religion of Islam of Northwest University 西北大学伊斯兰教研究

所, Balesitan wenti lishi gaikuang巴勒斯坦问题历史概况 [The Basic Situation of the Palestinian Issue] (Shaanxi: Shaanxi renmin chubanshe 陕西人民出版社, 1973).

Workers Theoretician Group of the Wuhan Heavy Duty Machine Tool Factory武汉重型机床厂五一车间工人理论组and Department of History of Central China Normal University 华中师范大学历史系, Balesitan wenti de youlai he fazhan 巴勒斯坦问题的由来和发展 [The Origin and the Development of the Palestinian Issue] (Beijing: Renmin chubanshe 人民出版社, 1976).

Xiao yingxiong Kasaimu小英雄卡塞姆 [Little Hero Qassam], Painted by Liu Renyi 刘仁毅. Guangzhou: Guangdong renmin chubanshe 广东人民出版社, 1972.

Xiao yingxiong Kasaimu小英雄卡塞姆 [Little Hero Qassam], Poem written by Hong Tie

红铁,Painted by Shuo Fang朔方. Harbin: Heilongjiang renmin chubanshe 黑龙江人民出版社, 1973.

“Xinhuashe xinwen xinxi baodao zhong de jinyongci he shenyongci 2016 nian 7 yue xiuding新华社新闻信息报道中的禁用词和慎用词(2016年7月修订) [Words That Are Forbidden to Use and Words That Should Be Used Only With Caution in the News Report of the Xinhua News Agency – The Edition of July 2016]. 2019. Official Website of the China University of Petroleum-Beijing. September 16th.

“Yigongzhuzhang caiqu duli heping he zhongli zhengce 以共主张采取独立、和平和中立政策 [Israeli Communist Party Advocates for Independent, Peaceful, and Neutral Policy]”, People’s Daily, 19 March 1956.

“Yiselie afuhan fenlan jue yu woguo jian waijiaoguanxi zhou waizhang fenbie fudian biaoshi huanying 以色列、阿富汗、芬兰决与我国建外交关系 周外长分别复电表示欢迎 [Israel, Afghanistan, and Finland Decided to Establish Relationship with Our Country, Foreign Minister Zhou Replied to Each of Them and Expressed Welcoming]”, People’s Daily, 17 January 1950.

“Yiselie renmin buyuan wei yingfamei huozhongquli, yigong qianze diguozhuyi Shandong dui aiji d junshi maoxian yinmou以色列人民不愿为英美法火中取栗 以共谴责帝国主义煽动对埃及的军事冒险阴谋[Israeli People Do Not Want to Risk Themselves for Britain, U.S., and France – ICP Condemns Imperialist Instigation for Military Adventurist Conspiracy against Egypt]”, People’s Daily, 16 September 1956.

“Zaianlihui taolun suowei zai zhongdong jindu tinghuo wenti de huiyi shang Qiao Guanhuatuanzhang jielu sumei tuixing qiangquanzhengzhi wannong pianjv在安理会讨论所谓在中东监督停火问题的会议上 乔冠华团长揭露苏美推行强权政治玩弄骗局[At the Security Council Meeting to Discuss the So-called Ceasefire Supervision Issue in the Middle East, Chief Delegate Qiao Guanhua Exposed the Soviet Union and the United States’ Power Politics and Manipulative Scaming]”, People’s Daily, 25 October 1973.

Zhanqi piaopiao 战旗飘飘 [The Waving Flag of Combat]. Guangzhou: Guangdong renmin chubanshe 广东人民出版社, 1971.

Zhang, Chengzhi. “Chijun de nuer 赤军的女儿 [Daughter of the Japanese Red Army],” in Jingzhong yu xibie: zhi riben 敬重与惜别:致日本 [Respect and Farewell: To Japan]. (Beijing: Zhongguo youyi chubanshe 中国友谊出版公司, 2009). Also accessible online at: https://www.mzfxw.com/m/show2.php?classid=13&id=166796

“Zhongdong huhuan heping 中东呼唤和平”[The Middle East Calls for Peace]”, People’s Daily, 21 May 1993.

“Zhongguo daibiao xuanjie Xi Jinping guanyu jiejue balesitan wenti sidian zhuzhang中国代表宣介习近平关于解决巴勒斯坦问题“四点主张”[Chinese Representative to U.N. Announces and Introduces Xi Jinping’s Four-Point Propositions on Solving the Palestinian Issue]”, People’s Daily, 27 July  2017.

Yazarın Diğer Yazıları

Aynı kategoriden yazılar